GÜNÜ ANLAMLANDIRAN CÜMLEMİZ

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM


Hz Muhammet'e sordular yaşam amacımız hayatın anlamı nedir?
halinden memnun olmaktır dedi.

-"O ki, yeryüzünde ne varsa, hepsini sizin için yarattı"(Bakara, 2/29).

"Sen doğru yolda ol da, varsın sanan eğri sansın; Sen kendini bildiğin sürece, doğru insansın." Yunus EMRE

-"Allah'ın verdiği de, vermediği de imtihandır."

-İnsan, yaklaştığınca yaklaştığından ayrı;
Belli ki; yakınımız yoktur Allah'tan gayrı... Necip FAZIL

"Allah haksızlığı yarına bırakır; ama yanına bırakmaz..."

"Dua etme arzusu gelince dua edin. Çünkü bu, duanın kabul olacağına alamettir." Hz. Muhammed (sav)

Aşk nasip işidir, hesap işi değil. Aşk bir adayıştır, arayış değil. /Hz. Mevlana/

Kusur bulmak için bakma birine,bulmak için bakarsan bulursun.Kusur örtmeyi marifet edin kendine işte o zaman kusursuz olursun. /Hz.Mevlana

5 Aralık 2014 Cuma

GERİ DÖNÜŞ

O'nunla ilgili çoğu şeyi bilmenize özümsemenize inanmanıza rağmen zaman zaman duraklama dönemi yaşar insan.içinizden bir ses sürekli karamsarlık getirir.Ben de aynı durumu yaşadım sizler gibi bildiğimi yaşayamıyordum tam anlamıyla.Bir bıkkınlık bir can sıkıntısı bir Girdap. İçinde bulunduğum tam anlamıyla kaosdu. Dünya ya dalmıştım resmen ve o an kendimi yakaladım ve dedim ki olmuyorsa bişeyler bir sebebi vardır Benim için daha iyidir belki de olmaması.Biz Insanlar aceleciyiz yaratılış olarak ve bilinçaltı umarsızca bencil.Istediği hemen olsun istiyor.Kendime bir noktalı virgül koydum ve içime dönmeye başladım kendimi sakinleştirmeye yönetmeye başladım .Unutma dedim Allah seni senden daha çok düşünür ve sever Biz her ne kadar bu sevgiye layık olmasak da .Tezatlıklarımı ortaya çıkarmayı denedim.Aşırı sinirlendiğim anda bile gülümse dedim kendime ve başardıkça mutluluğum arttı.Bir yandan da sürekli dua ettim kendimce içimden geldiği gibi.Hep şuna inanırım ALLAH için imkansız diye birşey yok demek ki bizim içinde yok.Ve zorlu geçen bir süreci de sonunda atlattım doğru duydunuz isteğim duam gerçek oldu ..ama tabi ki sınav ve zorluklar bitmez.Biz ne kadar dünya için kaygılanırsak o kadar mutsuz ve uykuda geçiririz vaktimizi. Öte yandan herşey için ne kadar herşeyin en iyisini bilen ALLAH a sığınırsak o kadar mutlu o kadar güvende ve o kadar huzurlu oluruz.


 SEVGİLERİMLE ALLAH YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN

28 Ekim 2014 Salı

UMUTSUZLUĞA KAPILDIĞIN AN 2

Bazen aniden yaşam durur ve adeta boğuluyor gibi hissedersin.Tüm sıkıntılar seni bulmuştur gırtlağına kadar battığını düşünür nefes alamıyorum sanki dersin.Nasıl oluyor da tüm aksilikler birbirini bu kadar muntazam kovalar nasıl bir türlü bitmez bu karanlıklar.Yalvarıyorum dua ediyorum ağlıyorum ama bir türlü kurtulamıyorum girdaptan diye düşünürsün.Yeter artık diye çığlıklar da atsan kimse seni duymuyordur.Çırpınsa da zaman su gibi akıp gidiyor herşey kontrolden çıkıyordur.Ne ailen seni tatmin eder ne de dost sandıkların.Onca zaman geçmesine rağmen düzelmiyordur yaşadıkların.Çölde kumlara gömülüyor gibi olursun yavaş yavaş.......Tüm bu duyguları herkes yaşar aslında ama yaşayan sadece kendisi yaşıyor sanır.Dünya onun başına yıkılmıştır adeta ve geri kalan herkes mutlu mesut hayatına devam ediyor sanır.İşte kilit kelime bu öyle sanarız ve tabi ki gerçek değildir bu düşünce.Çünkü herkes farklı bir şekilde farklı zorluklarla imtihandadır ama biz ben odaklı olduğumuzdan en büyük derdin bizde olduğunu sanarız.Ve bu yüzden hep bu soruyu sorarız neden BEN? Bilmiyoruz ki aslında herkesin kendine göre çıkmaz sokakları var belki de anlatamadığı.Herkesin kalp kırıkları dargınlıkları ve uğradığı haksızlıklar var farklı farklı.
Bu noktada insanı kurtaracak tek şey yalnız olmadığını idrak etmektir.Allah 'bizi bizden daha çok düşünen Allah' derdi dermanıyla beraber yaratmıştır.Zira herşey zıttıyla var olur ancak.İyilikler kötü var olunca açığa çıkar, varlığı fark edilir.Bu anlamda umutsuzluğa  düşmek sadece gereksiz üzüntü getirir.Allah bizimledir ve tüm hatalarımıza rağmen bizi çıkarsız sever.Dermanı da derdiyle beraber yarattığına göre muhakkak tüm bu sıkıntılar da mutluluklar da geçicidir ama öğreticidir de aynı zamanda.Neden ben demek yerine bana bunlar ne katabilir demek yerindedir.Emin olun ki arkadaşlar başımıza gelen kötü olaylar ne kadar çoksa bir o kadar da iyi şey ya yaşantımızdadır biz görmüyoruzdur yada kapımızı çalmak üzeredir.Yarınların umut ve hayır getirmesi dileğiyle......

27 Ağustos 2014 Çarşamba

ÜMİT VE KORKU

Bismillahirrahmanirrahim
”Onlar korkarak ve ümit ederek rablerine dua ederler.’’ (Secde.16)
HADİS:
Siz günah işlememiş olsaydınız, Allah günah işeyen insanlar yaratırdı da onlar Allah’tan günahlarının affedilmesini diler, O da onları bağışlardı.(Müslim)
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ölüm döşeğinde olan bir gencin yanına girdi ve ona, "Sen kendini nasıl buluyorsun?" diye sordu. Genç, "Ben Allah' (ın affın)ı umarımYâ Resûlâllah! Ve günahlarımdan da korkarım" dedi. Bunun üzerine Resûlâllah sallallahu aleyhi ve sellem "Bu vakitte herhangi bir kulun kalbinde bağışlanma umudu ve günah korkusu birleşince mutlaka Allah o kuluna dilediğini verir ve onu korktuğu azabından emin kılar." buyurdu.
Ümit ve korku hali, mümin için vazgeçilmez iki güzel denge ahlâkıdır. Bu sayede Hak yolunda yol alınır, amel yapılır, ameller korunur.
ÜMİT 3 ÇEŞİTTİR
-İnsanın güzel bir amel işleyerek bu amelin kabulunu Allahtan ümit etmesidir.
İnsanın kötü işler yaptıktan sonra, günah işledikten sonra tevbe ederek Allahtan bağışlanmasını ummasıdır.
İnsanın bir yandan günah işlemeye devam ederken pişman olmadan,tevbe etmeden, Allahın kendisini affedeceğini ummasıdır ki böyle bir ümit insanı felakete sürükler.Müslümana düşen görev Allah(cc) onu hiç affetmiyecekmiş gibi Allahtan korkmak.bunun yanında Allahtan rahmet umarak yaptığı günahlara tevbe etmek ve pişman olmak şartıyla Allahın onu affedeceğini bilmesidir.Allah(cc) günah işleyen ve peşinden tevbe eden ve pişman olan ve kendisinden ümit kesmeyen kullarını sever.
Darıldığın bir şeyden dolayı canın sıkıldığı zaman feryâd etme. İşini Allah-ü Teâlâ’ya teslim et. Bu niçin böyle oldu diye Hakk'a îtirâz etme. Çünkü Hakk'a îtirâz eden pişman olur. Allah-ü Teâlâ’nın kazâ ve kaderine râzı olan kimse, pek yüksek ve şerefli derecelere kavuşur. Matlûbu ve maksûdu peşînen verilir. Sıkıntıları ondan gider. Bir sıkıntın olduğu zaman ümîdini kesme. Duâlara icâbet eden Allah-ü Teâlâ’nın fazlından ve lütfûndan ümitli ol. Nice sıkıntı ve darlığın peşinden Allah-ü Teâlâ’nın yardımı yetişmiştir.
DUA:
“Dînî ve dünyevî bütün işlerimizde Al¬lah bize yeter. Bizi kaygıya sevk eden şeylere karşı kerem sahibiAllah bize yeter. Bize zulmedenlere karşı Allah’ın kudreti ve hilmi bize yeter. Bize tuzak kuranlara karşı da şedîd ismiyle muamele eden Al¬lah bize yeter. Rahîm olan Allah son nefesimizde bi¬ze yeter. Raûf olan Allah kabir suallerine karşı bize yeter. Kerîm olan Allah, hesap günü bize yeter. Lâtîf olan Allah, amellerin tartıldığı zamanda bize yeter. Hakîm olan Allah Cennet ve Cehennem hakkında bize yeter. Kadîr olan Allah, sırat köprüsünde bize yeter. Kendinden başka gerçek ilâh olmayan Allah bana yeter. Ben işimi O’na havale ediyorum, O Büyük Arş’ın sahibi Rabbimdir.” alıntıdır

                                      Nihat HATİPOĞLU

24 Ağustos 2014 Pazar

TESADÜF MÜ?

Biliyoruz ki beynimizin sadece %10 gibi bir kısmını kullanabiliyoruz peki ya tamamı nı kullansak ne olurdu?

''%15'i Kullanabilseydik matematik dehası %20'yi ışınlanmayı bulabilirdik %30'u Kullanabilseydik kendimizi ışınlayabilir veya başka birini ışınlayabilirdik %40'ı Kullanabilseydik güneşin üstünde yürüyebilirdik %50'i Kullanabilseydik uzayda oksijensiz yaşabilirdik.%60'i Kullanabilseydik herhangi biriyle ağızla konuşmadan beyin gücü ile konuşabilirdik %70'i Kullanabilseydik insanları beynimizi ile yönetebilirdik %80'i Kullanabilseydik her türlü soruyu cevaplardık %90'ı Kullanabilseydik yaralanan veya hasta insanları iyileştirebiliriz %100'ü Kullanabilseydik hayal ettiğimiz herşeyi yapabiliriz.''alıntıdır

İşte görüyorsunuz ki mükemmel bir mekanizmaya sahibiz peki bu mekanizma tesadüfen mi ortaya çıktı kendi kendine mi oluşuverdi.Bu sorunun cevabı bile bizi Allah'a inanca götürür.Elbette ki bu kadar muntazam ve sistemli yaratılmış hiçbir şey tesadüf olamaz aynen başımıza gelen hiçbir şeyin tesadüf olmadığı gibi.Yaşanan hiçbir şey tesadüf değildir hepsi bir amaca hizmet eder.İyi ve kötü gerçekleşen bizim rastlantı dediğimiz herşey aslında bir mekanızmanın gerekliliğidir.Kimi zaman yol göstermek için kimi zaman öğretmek için kimi zaman da yaptığımız iyi ve kötü davranışların karşılığı olarak illa ki bilinç ve kasıt düzeyinde gerçekleşir.Yüce Yaradan sistemi o kadar mükemmel kurmuştur ki öldükten sonra da beynimizin tamamını kullanacak durumda olacağız inancındayım farkındaysanız yukarda sayılan özellikler cennette başımıza geleceği bahsi geçen şeylerdir.Ama nasıl?Siz bilincinizi bu dünya da nasıl şekillendirir neleri kaydederseniz öldükten sonra gerçekleşecektir.Eğer bilincinizi ve ruhunuzu Allah'ın isteklerini yerine getirerek nur enerjisi ve sevgiyle doldurursanız cennetin kapıları size sonuna kadar açılacaktır.Yok eğer kötülükler haramlar nefsani arzular ile doldurursanız Allah a ve yarattığı bu mükemmelliklere inanmazsanız cehennemi içinizde götürürsünüz zaten kaçınılmazdır.Hiç dikkatinizi çekmedi mi içkiye zinaya dedikoduya hasetliğe düşkün insanlar hep huzursuz ve herşeyden şikayetçidir oysa Allah inancı tam haramdan kaçan ve insani duyguları iyilikleri bol insanlar huzurlu ve mutludur başına gelenlerin geçiciliğinin farkındadır.İşte cennet ve cehennem bu dünyada başlar.

                                                cenneti içimizde yeşertebilme dileğiyle SEVGİLER..

16 Ağustos 2014 Cumartesi

MUTLULUK

Yüce Yaradan birçok ayette bize An'ın önemini anlatır herşey An da olur ve biter asla geri gelmez değiştirilemez o zaman birşeyleri beklemek yerine An'ı güzel değerlendirmeli insan bir an sonra 1 dk sonra ölmeyeceğini nerden biliyorsun?

14 Ağustos 2014 Perşembe

UMUTSUZLUĞA KAPILDIĞIN AN

Herşey üstüste geliyor,kimse seni anlamıyor ve önemsemiyor,kendini yapayalnız hissediyorsun,hiçbir şey eskisi gibi zevk vermiyor ve uyanmak bir külfet haline gelmiş durumda işte bir çoğumuzun zaman zaman yaşadığı tüm bu duygular bir An'a işaret ediyor hiç kimse yanında değilse ve herşey boş geliyorsa Allah seninle,seni duyuyor ve halini görüyor.Bu noktada Allah dediğin an kurtuluş  ve aydınlanma başlıyor.Tüm bu karamsarlıklar O'nu unutmaktan kaynaklanıyor çünkü O'nun senin için yarattığı tüm güzellikleri görmemeye başlıyorsun ve senin için herşey rutin hale geliyor.Peki bir an ya nefes alamasan yada tuvaletini yapamasan ne kadar perişan olursun düşünsene....Düşünsene sana rutin gelen herşey aslında hayatına ne kadar çok anlam katıyor.Düşünsene başına gelen tüm felaketler ve kötü haller sana bir şeyler öğretmek ve iradeni güçlendirmek için.Öncelikle şuna iman etmek içten inanmak lazım Allah diyor ki ben sana belayı 3 sebepten veriririm ya sana öğreteceğim şeyler vardır ya seni imtihan ediyor bana olan bağlılığını deniyorumdur yada zamanında yaptığını buluyorsundur.Seni bu noktada tek bir şey kurtarabilir DUA.Gücü küçümsenemeyecek bir tılsımdır dua.Sadece benden iste ben vermeye hazırım diyor Yüce Yaradan.Biz istemeye üşenmeyeceğiz ısrarla inançla sabırla sadece O'ndan isteyeceğiz ve herşeyin nasıl değiştiğini göreceksiniz.Allah herşeyi belirli bir düzen içerisinde yaratmıştır siyah beyazı aydınlık karanlığı kovalar.Biz aydınlığa kavuşmak için karanlığa bir süre sabredeceğiz ve aydınlığın geleceğine inanacağız.Mutsuzluk olmasa mutluluğun değeri nerden anlaşılırdı hep mutlu olsak o da bizim için rutinleşirdi.Mutsuz anlarımızın da kıymetini bileceğiz ve iyi değerlendireceğiz inşallah.Bunun yanısıra kalp kırmamaya özen göstereceğiz çünkü Müminin kabesi kalbidir kırarsak kalbimiz kırılır bunu unutmamalıyız.KURTULUŞ İNAÇ,DUA VE SABIRDADIR.Allah hepimizin yar ve yardımcısın olsun çaresiz dert vermesin inşallah.Yüzünüzden gülümseme kalbinizden Allah aşkı eksik olmasın dileğiyle...

                                                                                                                 Saygılar..........

31 Temmuz 2014 Perşembe

Yûnus Aleyhi's-selâm'ın duası

"Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine'z-zâlimîn"
"Sen'den başka ilah yok.. Sen noksan sıfatlardan münezzehsin. Ben nefsine zulmedenlerden oldum"

28 Temmuz 2014 Pazartesi

RAMAZAN BAYRAMI

Nefsimizi terbiye adına önemli bir süreci Ramazan Ayı'nı inşallah hakkını vererek geride bıraktık.Çok önemli bir aydı çünkü sadece yiyecek orucu değil göz orucu dil orucu hatta niyet orucu tuttuk.Bu güzel ayı şenlendiren bayramımıza da kavuştuk çok şükür.Tüm müslümanların Ramazan Bayramını kutlar savaşsız barış dolu huzur dolu mutlu bayramlar dilerim.Allah iyilik güzellik versin bizi güzellikleriyle imtihan etsin inşallah.İyi bayramlar :)

18 Temmuz 2014 Cuma

KATLİAM



NE İSTEDİN BU MASUM ÇOCUKTAN?SANMA Kİ YAPTIKLARIN YANINA KALACAK İSRAİL SANMA Kİ YÜCE YARADAN BU YAPTIKLARINI BİLMİYOR  BUNUN CEZASINI ÇEKECEKSİN

17 Temmuz 2014 Perşembe

GAZZE

Gazze'ye yapılan saldırıyı eshefle kınıyoruz.Bunu bir soykırım olarak algılıyoruz.Allah'ın laneti masum insanları,çocukları öldürenlerin üzerine olacaktır.Hiçbir bahane masum insanların sivillerin öldürülmesini haklı gösteremez.Bunun karşılığı er geç gelecektir.Orada ölen tüm müslüman kardeşlerimize Allah dan şehitlik makamı ,kalanlara da sabır ve barış diliyoruz.Biz müslümanlar olarak yüzyıllardır saldırıya uğruyoruz ama yok olmadık olmayacağız diyoruz.Allah yar ve yardımcımız olsun barış dolu güzel yarınlar bizimle olsun inşallah.

15 Temmuz 2014 Salı

:)

Olmuyorsa olmuyordur, vardir Allah'ın bir bildiği. İsyan etme sakın, sonra anlarsın, senin icin yapılan iyiliği. ' Hz. Muhammed (s.a.v) '

12 Temmuz 2014 Cumartesi

HAYAT BU

"Hayat bu, bir bakarsın her şey bir anda son bulur. Hayat bu, son dediğin an her şey yeniden can bulur." - Hz. Şems

Allah hiçbir zaman hiçbir şeyden ümidimizi kesmememizi istiyor zira ne olacağı ile ilgili bilgiye hiçbir şekilde sahip olma şansımız yok.Çok kötü durumlardan bir anda kurtulabilir çok iyiyken bir anda dibe vurabiliriz bu noktada şükür ve dua çok önemli .İyiyken şükür etmek bu iyilik Allah dan geldiği için teşekkür etmek ne oldum delisi olmamak ve aynı zamanda kötü hallerle karşılaştığımız zamanda yine Allah dan gelen bir sınav yada bir öğretici durum olduğunu idrak ederek O'na yönelmek dua etmek ama hiçbir zaman Allah dan ümidi kesmemek ve iyiliğin geleceğine iman etmek çok önemli.Çünkü sistem böyle çalışır.İyi haller ve kötü haller birbirini kovalar.Ardı ardına gelir.Hepsinde bir sınav vardır.Dolayısıyla hiçbir şeye aşırı sevinmemeli ve aşırı üzülmemeliyiz çünkü herşey geçicidir.Hiç kimse kibirlenmemelidir çünkü bizde geçiciyiz.

10 Temmuz 2014 Perşembe


GÜZEL AHLAK


Yüce Yaradan yarattığı herşeyi çok seviyor ve onların da birbirini sevmesini arzu ediyor.Güzel ahlak bu bağlamda insanları birbirine yaklaştırıyor sevdiriyor zira içinde dürüstlüğü,komşuluğu,güler yüzü,edebi,iyililiği vs barındırıyor.Kibir ise köprüleri yıkan bir his.Kibir önce sahibine zarar veriyor çünkü sonunda hayalkırıklığı getiriyor.Daha sonrada insanlar arası ilişkileri bozuyor.Hem kibirlenecek neyimiz var ki ?Bir yanımız çok iyiyse mutlaka kötü bir yanımız var.Mükemmel değiliz ki !Allah hepimize bu idraki nasip etsin inşallah.

                                                                                                                    sevgilerle.............

Herşey Allah'dan


6 Temmuz 2014 Pazar

O'na Mektup

Öyle zor ki Yaradan'ım bu dünyada geçen savaş,Dünyanın geçiciliğini bilsen de akıntıya kapılmadan sana koşmak hele ki özlemini hiçbir şey dolduramazken, hele ki hasretini hiçbir aşk karşılayamazken.Bir yandan nefs bir yandan hayat hengamesi bir yandan sana olan hasret dayanması güç bir süreç.Ama bizi ne kadar çok sevdiğini bilmek içimi rahatlatıyor beni asla yarıyolda bırakmayacağını bilmek huzur veriyor.Biliyorum ki sen tüm merhametinle ve aşkınla her yerdesin.Umutsuzluklarımda savaşımda hep yanımdasın.Dokunmasan da gözyaşlarıma derinlerde bir yerlerde ruhumdasın.Sabretmemizi öğrenmemizi istiyorsun biliyorum en azından deniyorum.Kırılsada kalbim artık susabiliyorum.Senden gelene de gelmeyene de şükretmeye çalışıyorum.Sana layık bir aşık olmak imkansız belki ama yüzmeyi öğrenmeye çalışan bir çocuk gibi çabalıyorum.Bazen sevinçle coşuyorum bazen uçurumlarda kayboluyorum ama hep Sana dönüyorum hep Seni seviyorum.Ne yaparsam yapayım ne kadar mükemmel olursam olayım senin şefaatine muhtacım.Bu dünyada aciz bir noktadan başka bir şey değilim.Her yaratılmışta seni seyretmek başıma gelen herşeyi Sen'den bilmek muhteşem bir duygu.Seni bazen ılık esen mis gibi bir rüzgarda bazen bir gözyaşının damak yakan tuzunda bazen de yaşlı bir insanın avuçlarından seyrediyorum.Her yarattığındaki mükemmelliyet güzellik anlatılmaz, yaşıyorum.Her gün tüm günahlarımı affetmen için Sen'den af diliyorum ve şu dünyada istediğim en büyük şey Sen'in rızanı kazanmak Sen'den en başta bunu diliyorum.Seni sonsuz seviyorum ve karşılıklı olduğunu da biliyorum yoksa ben hiç bu satırları yazıyor olabilirmiydim?

20 Haziran 2014 Cuma

AŞK

Aşk 3 harften oluşmuştur.'Ayn-şın-kaf'.Ayn harfi görmek demektir.Herşey ;Allah'ı görerek başlar.Allah'ı görmek ne demek?Kendi hiçliğinizi fark etsek O'nun sonsuzluğunu herşeyde idrak edebiliyoruz,buna görme deniyor.Veya bazen hiç ummadığın bir zamanda bir şarkı dinlerken veya ezan sesi duyduğun bir anda bütün vücudun Allah aşkı ile ürperir.İşte bu idraka görmek deniliyor.Gördükten sonra sarhoş oluyorsun yani Şın sarhoş olmak demektir.Sarhoş yerlerde yatar ama o en rahatsız yerde yatarken bile 'oh ne rahat yatak' der ya,onun gibi aşk sayesinde dünyada başına her gelenden memnun hale geliyorsun.Acı hissettiğin her anda onun Allah'dan geldiğine iman ediyorsun ve öylesine kabulleniyorsun Allah'la ilişki kuruyorsun ki her acıyı unutuyorsun işte aşkın hakikati budur'Kaf'
                                                                                                         Ahmed GAZALİ
Aşk damarlarında gezmeye başladığı andan itibaren her an O'nunla beraber olduğunun bilince hareket etmeye başlıyorsun.Gıybet edecek olsan seni duyduğunu biliyorsun,hırsızlık yapacak olsan gördüğünü biliyorsun,kavga edecek olsan bu bir sınav bilinciyle yaklaşıyorsun farkındalığın artıyor ve adeta uyanış başlıyor.Her an onunla beraberken nasıl yanlış yapar insan?Kameraların sürekli kayıtta olduğunu, ,yakalanacağını bilen hırsız nasıl çalar?İşte bizim için de bu geçerli her anımız kayıt altında Allah hepimize bu bilinci ve idraki nasip etsin inşallah .Bundan da öte yapacağın davranışlarla O'nu üzeceğini sevgisini kaybedebileceğini düşündüğün ve hissettiğin an :işte bu Allah korkusudur .O'nu kırmak sevgisini kaybetme kaygısı gerçek Allah aşkıda korkusuda budur.Huzur huzurda kazanılır.Yani her zaman Allah'ın huzurunda olduğumuzu bilelim ve buna göre davranalım inşallah.Huzur arıyorsan huzur da olduğunu asla UNUTMA!

12 Haziran 2014 Perşembe

BERAT KANDİLİ ANLAMI VE ÖNEMİ

Berat Gecesi, Şaban ayının 15. gecesidir Tefsirlerde Kur’an-ı kerimin, Levh-il-mahfuza bu gece indirildiği bildirilmektedir. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu [Kur’anı] mübarek bir gecede indirdik. Elbette biz insanları uyarmaktayız.) [Duhan 2,3]

Her sene, Şaban ayının on beşinci Berat gecesinde, o senede olacak şeyler, ameller, ömürler, ölüm sebepleri, yükselmeler, alçalmalar, yani her şey Levh-i mahfuzda yazılır. Resulullah efendimiz, bu gece, çok ibadet, çok dua ederdi.

Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gâfildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçluyken arz edilmesini isterim.) [Nesaî]

Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Berat gecesi göklerin kapıları açılır, melekler müminlere müjde verir ve ibadete teşvik ederler.) [Nesai, Beyheki, A, Münziri]

(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) 
[Tirmizî]

(Şaban ayında üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennette bir yer hazırlar.) [Ey Oğul İlmihâli]

(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez: Regaib Gecesi, Berat Gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban Bayramı gecesi.) [İbni Asakir]

(Allahü teâlâ, Şaban ayının 15. gecesinde rahmetiyle tecelli ederek, kendisine şirk koşan ve Müslüman kardeşine kin güdenler hariç, herkesi affeder.) [İbni Mace]

(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa istesin, vereyim.” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]

(Şaban ayının 15. gecesi, rahmet-i ilahi dünyayı kaplar, herkes affolur. Ancak haksız yere müslümanlara düşmanlık besleyen ve Allahü teâlâya ortak koşan mağfiret olunmaz.) [Beyheki]

(Cebrail aleyhisselam gelip, “Kalk, namaz kıl ve dua et! Bu gece Şaban ayının 15. gecesidir” dedi. Bu geceyi ihya edenleri Allahü teâlâ affeder. Yalnız, müşrik, büyücü, falcı, cimri, kinci, müşahin, içkici, faizci ve zaniyi affetmez.) [Taberani] (Müşahin, bid’at ehli demektir.)

(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, reddolmaz. Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi, Berat ve Arefe gecesi.) [İsfehani]

(Allahü teâlâ Berat gecesinde, kâfirler hariç, müminleri mağfiret eder. Kindarları da, bu huylarını bırakıncaya kadar mağfiret etmez.)
 [Taberani, Beyheki]

(Allahü teâlâ, Şabanın 15. gecesinde müşrik ve müşahin hariç herkesi affeder.) 
[İbni Mace]

(Allahü teâlâ, Şabanın yarısının 
[Berat] gecesinde, dünya semasına tecelli eder. Benikelb kabîlesinin koyunlarının kıllarından daha çok kimsenin günahlarını affeder.) [İbni Mace, Tirmizi]

(Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar: Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.)
[Deylemi]

(Allahü teâlâ, Şaban ayının 15. gecesinde rahmetiyle tecelli ederek kendisine şirk koşan ve Müslüman kardeşine kin güdenler hariç herkesi affeder.) 
[İbni Mace]

(Allahü teâlâ şu dört geceyi hayırla süsler: Kurban Ramazan bayramı gecesi, Arefe gecesi Şabanın yarısının [Berat] gecesi ki, onda eceller, rızıklar yazılır.) [Deylemi]

(Salih akrabayı terk eden, ana babaya asi olan Berat gecesi affa kavuşamaz.)
 [Beyheki]

İçki içmek, cimrilik, kin gütmek gibi günahları işleyen kâfir olmaz. İmanı düzgünse, günahlarının cezasını çektikten sonra Cennete girer. Sevabları günahlarından daha çok gelirse, Cehenneme girmeden de Cennete gider.

Hazret-i Âişe validemiz buyuruyor ki: Resulullah’ın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şaban ayının tamamını oruçla geçirirdi. (Buhârî)

Bu geceyi ganimet bilmeli, tevbe istiğfar etmeli, kaza namazı kılmalı, Kur’an-ı kerim okumalı, bilhassa ilim öğrenmeli. En kıymetli ilim, doğru yazılan ilmihâl bilgileridir. Peygamber efendimiz, “sallallahü aleyhi ve sellem” Berat Gecesi'nde, (Allahümmerzuknâ kalben takıyyen mineşşirki beriyyen lâ kâfiren ve la şakiyyâ) duasını çok okurdu. Büyük zatlar, Berat gecesinde şöyle de dua ederlerdi:
(Ya Rabbî, Kur’an-ı keriminde, “Allah, dilediğini siler, dilediğini de sabit bırakır, Levh-i mahfuz Onun katındadır” buyuruyorsun. Eğer benim ismim saidler [cennetlikler] defterinde ise, orada sabit kıl! İsmim şakiler [cehennemlikler] defterinde ise, ismimi oradan silip, saidler defterine yaz! Ey büyük Allah’ım, kalbleri iyiden kötüye, kötüden iyiye çeviren, ancak sensin. Kalbimi, dininde sabit kıl, dininden döndürme, ayırma!)

Hazret-i Âişe validemiz, (Ya Resulallah, Allahü teâlâ seni günah işlemekten muhafaza buyurduğu hâlde, neden Berat Gecesi'nde çok ibadet ettin?) diye sordu. Cevabında buyurdu ki:
(Şükreden kul olmayayım mı? Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip olunur. Bu gece herkesin amelleri Allahü teâlâya arz olunur.) [Gunye]

Nafile ibadetlerin sevabına kavuşabilmek için, ehl-i sünnet itikadında olmak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek, farzları kusursuz yapmaya çalışmak, o ameli ibadet olarak yapmaya niyet etmek şarttır.

Hasan-ı Basri hazretleri, Şabanın 15. günü, sanki mezardan çıkmış gibi, yüzü çok solgun görülürdü. Bu üzüntünün sebebini sorduklarında buyurdu ki:
(İlm-i yakîn ile biliyorum ki, günahım vardır. Günahım affedilmezse, sevaplarım da kabul edilmezse, hâlim nice olur diye korkumdan benzim sararıyor.)

Sual: Şabanın 14. mü, 15. günü mü oruç tutulur?
CEVAPOnbeşinci günü tutulur.
Bünyesi zayıf olanın, Şabanın 15 inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu, hatta tamamını oruçlu geçirebilir.

Berat gecesinde
Sual:
 Berat gecesinde, kaderimiz tekrar mı yazılıyor?
CEVAPHayır. Kader, ezelde Levh-i mahfuzda yazılmıştır. Sonradan bir şey yazılmaz. Yani, Levh-i mahfuzda olacak değişiklikler ve ömürlerin artması ve kısalması da, ezelde yazılmıştır. Allahü teâlânın ezeldeki ilmi nasılsa, Levh-i mahfuzdaki değişiklikler, ona uygun olur. (Tefsir-i Hazin)

Allahü teâlâ, ezelde, hiçbir şey yaratmadan önce her şeyi takdir etti, diledi. Bunlardan, bir yıl içinde olacak her şeyi, Berat gecesinde meleklere bildirir. (S. Ebediyye)
Sual: Berat gecesinde vefat edecekler, dünyaya gelecekler ve amelleri yazılırmış. Bu gece insanın alın yazısı mı değişir? Yani bu gece ettiğimiz dualar yüzünden alın yazımız değişebiliyor mu?
CEVAP
Alın yazısı iki türlüdür:
Biri dua ile, sadaka vermekle, iyilik etmekle değişir. Biri ise asla değişmez. Mesela evlenmemiz, iş sahibi olmamız ya değişen kısımdandır veya değişmeyen. Biz bilemeyiz. Onun için dua ederiz, iyilik ederiz, değişen kısımdan ise o değişir. Mesela birine bir bela geleceği alın yazısında var ise, yine alın yazısında bu kimse dua edecek o beladan kurtulacak diye yazılır. Biz de dua ederiz o belayı önlemiş oluruz. Berat gecesinde yazılacak olanlar da yine ezelde bildirilmiş olanlardır. Ömrün uzaması kısalması da böyledir. Şu iyiliği yapacak ve ömrü uzayacak yahut şu kötülüğü yapacak ve ömrü kısalacak diye yazılıdır. Demek ki hep iyilik yapmaya çalışmalıyız. Yaptığımız şeyler alın yazımızdır.


kaynak:www.dinimizislam.com

25 Mayıs 2014 Pazar

MİRAÇ KANDİLİ ANLAMI VE ÖNEMİ

Miraç Kandili
Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur.
Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur'ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır:
Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren , her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)
Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle' anlatılır:
O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.)
Miraç nasıl oldu?
Miraç, Receb ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.
Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miraçını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekat namaz kıldırdı, bir hutbe okudu.
Bir rivayette Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Betlaham'a uğradı, orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nın bulunduğu yerden Muallak Taşının üzerinden Miraça yükseldi.
Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. Îsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler, tebrik ettiler.
Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile vü-cub ortası (kâinatın bittiği yer) Sidretü'l-müntehâ'ya geldiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam orada ikisi gizli, ikisi açıktan akan (Nil, Fırat) dört nehir gördü. Sonra hergün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti.
Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve mekândan münezzeh (uzak) olan Cenab-ı Hakkın cemaliyle müşerref oldu.
Süleyman Çelebi'nin dediği gibi
Aşikâre gördü Rabbü'l-izzeti/Âhirette öyle görür ümmeti” İnşaallah...
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Rabbinin huzurundan döndükten sonra Hz. Musa ile karşılaştı., “Allah ümmetine neyi farz kıldı?” diye sorunca, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam “50 vakit namaz” buyurdu.
Hz. Musa'nın, “Rabbine dön, azaltması için Rabbinden niyazda bulun, ümmetin buna güç yetiremez” demesi üzerine, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, beş sefer Cenab-ı Hakka niyazda bulundu, her seferinde 10 vakit indi, sonunda beş vakitte karar kıldı.
Daha sonra Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hz. Cebrail'in rehberliğinde Cenneti, Cehennemi, âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi, gördü, Mekke'ye döndü.
Sabah olunca Kabe'nin yanında Mekkelilere Miraçı anlattı. Onlar Peygamberimizden delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam de onlara yolda gördüğü kafilelerinden haber verdi. Kureyşliler hemen kafileleri karşılamak için Mekke dışına çıktılar. Gelenleri aynen Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam haber verdiği gibi gördüler, ama iman nasip olmadı.
Ama yine de Peygamberimizden üst üste Miraça çıktığına dair delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Kudüs'e, Mescid-i Aksâ'ya uğradığını anlatınca Kureyşliler, “Bir ayda gidilebilen Bir yere Muhammed nasıl bir gecede gidip gelebilir?” diye itiraz ettiler, ardından da Mescid-i Aksâ'yı görmüş olanlar, “Mescid-i Aksâ'yı bize anlatır mısın?” diye Peygamberimize soru yönelttiler.
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle anlattı
Onların yalanlamalarından ve sorularından çok sıkıldım. Hatta o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken Cenab-ı Hak birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim. Hatta bana, ‘Beytü'l-Makdis'in kaç kapısı var?’ diye sordular. Halbuki ben onun kapılarını saymamıştım. Beytü'l-Makdis karşımda görününce ona bakmaya ve kapılarını teker teker saymaya ve anlatmaya başladım.”
Bunun üzerine müşrikler
Vallahi dos doğru tarif ettin” dediler, ama yine de iman etmediler.
O esnada Hz. Ebû Bekir çıkageldi, müşrikler durumu ona haber verdiler. Hz. Ebû Bekir, “Eğer bu sözleri ondan duymuşsanız seksiz şüphesiz doğrudur” diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebû Bekir “Sıddîk, tereddütsüz inanan” ünvanını aldı.
Peygamberimiz neden mirac’a çıktı?
Bir padişahın iki türlü konuşması vardır. Biri, bir vatandaşla Telefon ederek küçük bir meseleyi görüşmesi. Diğeri de devlet Başkanı, halifelik yönü ve milletin idarecisi olarak, emirlerini her tarafa duyurmak için özel bir elçisi ile konuşması, sohbet etmesi, onun aracılığı ile ferman yayınlamasıdır.
Bu örnekte olduğu gibi Cenab-ı Hakkın da kulları ile iki tarzda muhatap olması vardır. Biri, özel ve cüz'i, diğeri de geniş ve genel mahiyette bir konuşması. Cenab-ı Hakkın bazı velilerle özel ve cüz'i anlamda ilham etmesi birinciye örnektir.
Ama Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün velayet mertebelerinin üstünde bir büyüklük ve yücelikte, kâinatın Rabbi, bütün varlıkların Yaratıcısı olarak Cenab-ı Hakkın sohbetine müşerref olması ise ikinci ve mükemmel olanına misaldir.
Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam elçiliği iki taraflıdır. Birisi halktan Hakka, diğeri de Haktan halka. Birisi mi'râcin bâtıni tarafı olan velayet yönüdür, diğeri de zahiri tarafı olan risalet yönüdür.
Yani Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam bizi temsilen Cenab-ı Hakkın huzuruna çıktı, başta insanlar olmak üzere bütün varlıkların ibadet, kulluk, tesbih ve zikirlerini toplu olarak (askerin komutana tekmil vermesi gibi) arz etti. Bu yönüyle Miraç halktan, insanlardan, varlıklardan Hakka bir gidiştir. Diğeri de Cenab-ı Hakkın biz kullarından istediklerini, emir ve yasaklarını Resul olarak getirmiştir. İbadetlerin özü ve esası olan beş vakit namazı Miraç hediyesi olarak getirmesi gibi...
Peygamberimiz, Allah ile nasıl görüşebilir?
Soru:
“Bize herşeyden daha yakın olan Cenab-ı Hakka binlerce senelik mesafeyi aşarak yetmiş bin perdeyi geçtikten sonra Rabbiyle görüşmesi ne demektir?”
Cenab-ı Hak herşeye herşeyden daha yakındır, fakat herşey O’ na sonsuz şekilde uzaktır.
Meselâ, güneşin insan gibi aklı olsa da bizimle konuşacak olsa, elimizdeki ayna aracılığıyla bizimle konuşabilir.
Diğer taraftan biz bir çeşit ayna olan gözümüzle güneşe yaklaşabiliyoruz. Oysa güneş bize 150 milyon km. uzaklıkta bulunuyor, hiçbir şekilde ona yanaşamayız. Güneşe bir derece yaklaşmak için ancak Ay kadar büyümek lazım. Bu da mümkün değildir.
Bu misalde olduğu gibi, gerçek anlamda Cenab-ı Hak herşeye yakındır, ama herşey ona sonsuz derece uzaktır. Ancak Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam, Cenab-ı Hakkın lütfuyla bir anda binlerce perdeyi geçerek Miraça yükselmiş; bütün manevi mertebeleri aşarak huzura varmıştır.
Bir insan nasıl göklere çıkabilir?
Soru
“Bunun bir örneği var mıdır? Bir uçak ancak 10-15 bin metre yukarı çıkabiliyor, bir uzay gemisi ancak Ay'a ve Venüs'e ulaşabiliyor. Bir insan birkaç Dakika gibi kısa bir sürede milyonlarca metre uzaklara nasıl gidip gelebilir?”
Yerküremiz, yani Dünya bir yılda yaklaşık 188 Saatlik bir mesafeyi bir Dakikada döner, yirmi beş bin senelik mesafeyi bir senede alır. Bu muazzam hareketi ona yaptıran ve bir sapan taşı gibi döndüren bir Kudret, bir insanı Arş-ı Âlâya getiremez mi? Güneşin çevresinde o ağır cisim olan dünyayı gezdiren bir hikmet bir insan bedenini şimşek gibi Rahman'ın Arşına çıkaramaz mı?
Peygamberimiz sadece ruhuyla gitse olmaz mıydı?
Soru:
Öyleyse ise neden Miraça çıktı? Ne lüzumu var? Evliya gibi ruhu ve kalbi ile gitse yetmez miydi?
Cenab-ı Hak görünen ve görünmeyen âlemlerdeki güzellikleri göstermek için, kâinat fabrikasını ve merkezini gezdirmek, insanlığın Amel ve ibadetlerinin âhiretteki neticesini göstermek için Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamı oralara davet etmesi gayet makuldür. Sadece ruhu ve kalbi ile değil, bu seyahate bedeninin de iştirak etmesi gerekir.
Görünen âlemin anahtarı olan gözünü, işitilen âlemin anahtarı olan kulağını Arşa kadar birlikte alması gerektiği gibi, ruhunun sayısız görevlerini üstlenen âlet ve makinesi hükmünde olan mübarek bedenini Arşa kadar çıkarması akıl ve hikmet gereğidir.
Zaten Cenab-ı Hak Cennette bedeni ruha arkadaş ediyor. Çünkü pekçok kulluk görevine ve sınırsız lezzetlere ve acılara beden kaynaklık etmektedir.
Öyle ise bu mübarek beden ruha arkadaşlık edecektir. Cennette ruh bedenle birlikte olacaksa Cennetü'1-Me'vâ'nın gövdesi olan Sidretü'l-Müntehaya Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın zatının arkadaşlık etmesi hikmetin tâ kendisidir.
Peygamberimiz Miraça sadece ruhen çıkmış olsaydı, zaten mucize olmazdı. Çünkü her veli ruhen ve kalben o âlemlere çıkabiliyor.
Peygamberimiz kısa zamanda nasıl gidip geldi?
Soru
Birkaç dakikada binlerce yıllık mesafeye gidip gelmek aklen mümkün müdür?
Cenab-ı Hakkın sanatında hareket ve hızın derecesi farklı farklıdır. Sesin hızı ile ışığın hızı, elektriğin hızı, hatta ruhun ve hayalin hızı birbirinden bütünüyle farklıdır. Gezegenlerin hızları da birbirinden farklıdır. Meselâ ışığın hızı 300.000 km/sn iken sesin hızı 360 km/sn'dır.
Acaba Peygamberimizin lâtif bedeninin yüce ruhuna tabi olması, ruh hızında hareketi nasıl akla ters gelebilir?
Yine bir insan on dakika uyusa bazı olur ki, bir yıllık iş görebilir. Hatta bir dakikada insanın gördüğü Rüyayı, rüyada işittiği sözleri, konuştuğu kelimeleri toplansa uyanıkken bir Gün, belki daha fazla bir zaman gerekir.
Demek ki bir zaman dilimi iki kişiye göre değişebiliyor, birisine bir gün,
diğerine de bir yıl hükmüne geçebilir.
İşte Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, Burak'a binerek şimşek gibi bütün kâinatı gezip İlâhi huzura çıkıp Rabbiyle sohbet şerefine ermiş, Onun cemalini görmüş, emirlerini alıp dönüp gelmiştir.
Miraçın benzeri bir olay var mıdır?
Soru:
Peygamberimizin Miraça çıkması mümkündür. Fakat her mümkün gerçekleşmiyor. Bunun bir benzeri var mı ki kabul edelim?
Miraçın çok örnekleri vardır
Bir insan, gözüyle bir saniyede Neptün gezegenine çıkabilir.
Bir Bilim adamı, Astronomi kanunlarına binerek tâ yıldızların arkasına bir dakikada gidebilir.
İman sahibi her insan, namazın hareketlerine düşüncesini bindirerek bir çeşit Miraçla kâinata arkasına alarak İlâhî huzura girebilir.
Kalb gözü açık bir veli, İlâhî sırlara kırk Günde ulaşabilir. Hattâ Abdülkadir Geylânî ve İmam-ı Rabbanî gibi bazı evliyanın bir dakikada Arş-ı Âlâya kadar ruhen çıktıkları bildiriliyor.
Yine nurlu bir cisme sahip olan melekler bir anda yerden Arşa, Arştan yeryüzüne gidip geliyorlar.
Cennette, Cennet ehli mü'minler, Cennet bahçelerine kısa bir zamanda çıkabiliyorlar.
Bu kadar örnekler gösteriyor ki, bütün evliyanın sultanı, bütün mü'minlerin imamı, bütün Cennet ehlinin reisi ve bütün meleklerin makbulü olan Resul-i Ekrem Efendimizin bir anda Miraça çıkması, dönmesi, bütün yüce âlemleri gezip görmesi gayet makuldür ve şüphesizdir.
Miraçla gelen hediyeler
Birincisi
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün iman hakikatlerini gözleriyle gördü. Melekleri, Cenneti, âhireti, hattâ Cenab-ı Hakkın cemâlini gözleriyle müşahede etti. Sözlerinde ve vaadinde en küçük bir hilafı, aksi beyanı olmayan o yüce insan mü'min ruhlara manen şöyle diyordu: “Sizin inandığınız, melekleri, âhireti, Rabbinizin Nur cemâlini bizzat gördüm; bu iman esasları vardır, mevcuttur; tereddüt ve şüphe etmeyiniz.” Böylece mü'minler sonsuz bir imana Ermenin saadetine kavuştular.
İkincisi
İnsan herşeyi merak ediyor. Ayda hayat var mı, yok mu diye araştırıyor. Halbuki Ay O Ezelî Sultanın memleketinde ancak bir sinek kadar yer kaplıyor.
Mü'minler merak ediyorlar. “Rabbimiz bizden ne istiyor? Acaba ne yaparsak Rabbimiz bizden razı olur? Bir yolunu bulsak da doğrudan doğruya Rabbimizle muhatap olsak, bizden ne istiyor, anlasaydık” derken, İki Cihan Serveri yetmiş bin perde arkasından ezel ve ebed Sultanının razı olacağı amelleri Miraç meyvesi olarak getirdi beşere hediye etti. Bu hediye başta namaz olmak üzere İslâmın diğer esasları ve ibadetleridir.
Üçüncüsü
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam ebedî saadet definesinin anahtarını alıp getirmiş, cinlere ve insanlara hediye etmiştir. Peygamber Efendimiz kendi gözüyle Cenneti görmüş, sonsuz saadetin varlığını müşahede etmiş ve bu büyük müjdeyi haber vermiştir. Öyle ki, bir adama idam edileceği anda affedilerek padişahın yakınında bir saray verilse ne kadar sevinir.
Öyle de bütün cinler ve insanlar sayısınca toplu bir müjde olan bu sevinç ne kadar önemli ve değerlidir.
Dördüncüsü
Peygamber Efendimiz Miraçta Cenab-ı Hakkın cemalini görme nimetini tattı. Bu manevi nimetin Cennette mü'minlere de nasip olacağı müjdesini verdi. Ayın on dördünü nasıl açıkça gözünüzle görüyorsanız, Rabbinizi de öyle Cennette apaçık göreceksiniz” buyurarak bu ezelî müjdeyi bizlere hediye olarak getirdi.
Beşincisi
İnsan kâinatın en kıymetli bir meyvesi ve Kâinat Sahibinin en nazlı bir sevgilisi olduğu Miraçla anlaşıldı. Kâinata nisbetle küçük bir varlık, zayıf bir Canlı olan insan bu meyve ile öyle bir dereceye çıktı ki, bütün varlıklar üzerinde bir makam ve mevki kazandı. Çünkü rütbesiz bir askere, “Sen paşa oldun” dense ne kadar sevinir.
Öyle de âciz, fani, devamlı ayrılık ve zeval tokadını yiyen biçare insana birden, Sonsuz ve baki bir Cennette Rahman ve Rahîm olan Allah'ın rahmetine gireceksin dendiğinde o insan ne kadar büyük bir mevki ve makama çıkar. Cennette hayal hızında, ruh genişliğinde, akıl akıcılığında, kalbin bütün arzularında Cenab-ı Hakkın ebedi mülkünde seyir ve seyahate erecektir. Cenab-ı Hakkın nur cemalini seyretme nimetini tadacaktır. Böyle bir insanın kalb ve ruhu ne kadar büyük bir sevince kavuşur değil mi? Miraçın bu meyvesi insanın en büyük arzu ve hedefidir. (Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 31. Söz.)
Miraç Gecesi Namazı
Miraç gecesi kılınacak namaz on iki rekattır. İki rekatte bir selam verilerek kılınacak olan namaz on iki rekat ile bitirilir. Her rekatte Fatihadan sonra on kere ihlas okunur. Kılınma zamanı yatsı namazı kılındıktan sonra, imsak vaktine kadar ki herhangi bir vakit olabilir. Bu oniki rekat namaz bittiği zaman selamdan sonra yüz defa
Sübhanallahi vel hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim” duası okunur.
Ardından da yüz kere istiğfar yapılır.Miraç Gecesinin Gündüzünde Kılınacak Namaz
Miraç gecesinin gündüzünde öğlen namazını kıldıktan sonra sonra dört rekat namaz kılınır.
Bu namazın;birinci rekatında Fatiha’ dan sonra bir kere Felak suresi, ikinci rekattan sonra bir kere Nas suresi, üçüncü rekatta üç kere Kadr suresi, dördüncü rekatta elli kere İhlas suresi okunur.
kaynak:www.diyadinnet.com

14 Mayıs 2014 Çarşamba

UÇURUMUN KENARINDA

Hiç farkına varmadan bir bakarsın yanıbaşındasın uçurumun.Aşağıya baktığında ciğerlerini yakarcasına özgürlük.Derinliğiyle döndürür başını karşı koyamazsın.Uçurum tüm varlığıyla çekici ve ölesiye tehlikeli.Güzel kokularıyla çiçekleri çağırır seni.Sesi hep kuş cıvıltısı kadar hafif.Adımını atsan düşeceksin bilirsin yine de gitmek istersin.Heyecanıyla sarar bedenini.Derinlerinde akan bir nehir şarkılar söyler en güzel akışıyla.Dolaşmaya devam edersin kıyılarında.Bazen başını kaldırıp göklerdeki ılık maviliğe bırakırsın ruhunu,huzuru koklarsın inatla.Uçurumun kenarına uzandığında gökler mi derinler mi daha serin?
Dolaşırsan kıyımda düşmeyi göze alacaksın diye yankılanıyor beyaz vadi.Ya benim olacaksın varlığımla ya kaybolacaksın karanlıklarımda.Ben sadece dolaşmaya geldim kıyında diyemezsin çeker seni dumanıyla.Ya çığlık olacaksın hesapsız,sınırsız, ya ölesiye susacaksın umarsız.
Uçurum tüm güzelliğiyle çağırıyor zaman zaman herkesi.Ya esirisin nefsinin ya da efendisi ruhunun.
Hangisi sonsuza kadar mutlu eder seni dene ve gör aydınlığı ve geceyi.


                                                                                       Uçurumlara düşmemek dileğiyle
                                                                                                Hilal YILDIZ

30 Nisan 2014 Çarşamba

REGAİP KANDİLİ

Regaib kandili nedir?

Dinimizde her cuma günü perşembe gecesinden başlayarak çok önemli bir gündür o cuma gününü ibadetle geçirmemiz bizim manevi yönden tatmin olmamızı sağlamaktadır. Bazı günler vardır ki diğer günlerden daha hayırlıdır o günler tüm günahlarımız affolur. İşte o günlerden biride Receb ayının ilk cuma günüdür. Receb ayının ilk cuma gecesine Regaib gecesi (Regaib kandili) denir. Regaib kelimesi Arapça bir kelimedirregaib kandili
"Reğa-be", ifade olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba harcamak demektir. "Reğib" kelimesi ise, "reğabe"'den türemiş olan bir isimdir ve kendisine rağbet edilen, arzulanan, taleb edilen şey demektir. Kelime anlamı olarak regaib, “çokça rağbet edilen, nefis, kıymetli, değerli, ihsan” manalarına gelmektedir. Bu geceyi ibadetle ihya etmenin sevabı pek çoktur.
Diğer zamanlarda okunan her Kur'an harfi için on sevap verilirse, Recep ayında yüzleri geçmekte, Regaib kandilinde ise daha da artmaktadır. Kaza ve nafile namazların sevabı ise diğer gecelere oranla kat kat fazladır. Regaib kandilinde yapılacak ibadetlerden birisi de duadır. Peygamberimiz (sas), bir hadislerinde bu gecede yapılacak duaların Allah katından geri çevrilmeyeceğini bildirmişlerdir.

Regaib kandili'ni neler yaparak geçirmeliyiz?

1- Kur'an-ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; uygun mekanlarda Kur'an ziyafetleri verilmeli; Kelamullah'a olan sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli.
2- peygamber Efendimiz (sas)'e salat ü selamlar getirilmeli; O'nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli.
3- Kaza, nafile namazlar kılınmalı; varsa o geceye ait nakledilen namazlar, onlar da ayrıca kılınabilir; kandil gecesi, özü itibariyle ibadet ve ibadette ihsan şuuruyla ihya edilmeli.
4- Tefekkürde bulunulmalı; “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah'ın benden istekleri nelerdir” gibi konular başta olmak üzere hayati meselelerde derin düşüncelere girmeli.
5- Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılmalı; ve şimdinin ve geleceğin plan ve programı çizilmeli.
6- Günahlara samimi olarak tevbe ve istiğfar edilmeli; idrak edilen geceyi son fırsat bilerek nedamet ve inabede bulunulmalı.
7- Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunulmalı.
8- Mü'minlerle helalleşilmeli; onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalı.
9- Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli.
10- Kişi kendine ve diğer Mü'min kardeşlerine hatta isim zikrederek dualar etmeli.
11- Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlakı yerine getirilmeli.
12- Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli.
13- O gece ile ilgili ayetler, hadisler ve bunların yorumları ilgili kitaplardan ferden veya cemaaten okunmalı.
14- Dini toplantılar, paneller ve sohbetler düzenlenmeli; va'z ü nasihat dinlenmeli.
15- Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazları cemaatle ve camilerde kılınmalı.
16- Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli; hoşnutlukları alınmalı; ve manevi iklimlerinde vesilelikleriyle Hakk'a niyazda bulunulmalı.
17- Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli; iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli.
18- Hayattaki manevi büyüklerimizin, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, faks yahut e-mail çekerek tebrik edilmeli; duaları istenmeli.
19- Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde mümkün olduğunca oruç tutulmalı.

Regaib gecesi Namazı nasıl kılınır?

Bu geceyi ibadetle geçirmenin sevabı pek çoktur. Bu gecede kılınacak namaz 12 rek’attir. Bu namazın kılınışı şöyledir:
Her rek’atta fatihadan sonra üç kadir suresi ile 12 adette ihlas suresi okunur. Her iki rek’atta bir selam verilerek 12 rek’at tamamlanır. On ikinci rek’at kılınıp selam verildikten sonra yerinden kalkmadan yetmiş kere “ Allahumme salli ala Muhammedinin nebiyyil ummiyyi ve ala alihi” denilir. Sonra secdeye varılır. Secdede yetmiş kere “ subbuhun kuddusun Rabb-ul melaiketi verruhi” denir.
Sonra secdeden kalkılarak ettahiyyatta oturulur. Ve yetmiş kere “Rabbiğfir ve erham ve tecavez ta’lemü” dedikten sonra tekrar secde edilir. Secdede yetmiş kere “ subbuhun kuddusun Rabb-ul melaiketi verruhi” dedikten sonra, isteklerimizi alemlerin Rabbine arz edilir.
Regaib namazını cemaatle kılmak bid'attir. Zaten teravihten başka hiçbir nafile namaz cemaatle kılınmaz.


Kaynak: http://regaibkandili.nedir.com/#ixzz30O9Yxs8A